Panik bozukluk, obsesif kompülsif bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, özgül fobiler, sosyal fobi, travma sonrası stres bozukluğu, sınav kaygısı derken her yıl milyonlarca kişi kaygı bozukluklarından muzdarip olmaktadır. Adana’da kaygı bozuklukları tedavisi konusunda çalışan onlarca ruh sağlığı uzmanından sadece biri olmama rağmen her hafta onlarca kişi kaygı bozukluğu şikayetiyle başvuruda bulunmaktadır. Kimi yıllardır bu sorunu yaşayıp onlarca kez psikoterapi yardımı almış, kimi yıllarca sadece ilaç tedavisi görmüş, kimiyse yaşadığı problemin ne olduğunu dahi bilmemekte… Daha önce psikoterapi desteği alan danışanlarıma hangi terapinin uygulandığını, nasıl bir yöntemin izlendiğini sorduğumda büyük bir çoğunluğun aylarca kendisine uygulanan terapinin ne olduğunu dahi bilmediğini gözlemlemekteyim. Neyin, nasıl uygulandığını bilmeden amacınızın, hedefinizin olmadığı bir uygulama size ne kadar yardımcı olabilir?. Psikoterapi sürecine benimle başlayan danışanlarımla problemi ayrıntılı bir şekilde değerlendirdikten sonra uygulayacağım terapi modelini mutlaka anlatır, anlayıp anlamadığını kontrol eder ve eğer bu yöntem kendisine uygunsa sürece başlayabileceğimizi ifade ederim. Sürece başlayacağımız danışanlarımla ulaşmak istediği hedefleri belirler ve o hedeflere doğru birlikte yol almaya başlarız. Nasıl bir yolculuk mu bu gelin birlikte bakalım. Bu yolculuğun ismi Bilişsel Davranışçı Terapi yolculuğu…
Bilişsel davranışçı terapi, bireylerin duygu ve davranışlarını oluşturan şeyin düşünceleri olduğu tezine dayanır. Yaşamda karşılaştığımız olayları, içinde bulunduğumuz durumları değerlendirme biçimimiz duygularımızı şekillendirir. Eğer olumsuz, bizi rahatsız eden duygular içerisindeysek zihnimizden olumsuz düşünceler geçiyordur. Örneğin, sabah kalktığında yüzünde akne çıkan birinin bu durumu ‘kanser olabilir’ şeklinde yorumlaması büyük ihtimalle kaygı hissetmesine neden olacaktır. Evet, yaşamda bazen olumsuz olay ve durumlarla karşılaşırız ve bunlar karşısında olumsuz düşünmemiz ve üzüntü, acı, kırgınlık, korku gibi negatif duygular hissetmemiz çok olağan bir durumdur. Fakat bazen içinde bulunduğumuz gerçekliği objektif, gerçekçi, işlevsel olmayan bir şekilde değerlendiririz ve bunu sık sık yapmaya başlarız, hatta bazılarımızın henüz çocukluk yıllarından itibaren böyle bir eğilimi vardır ve yaşama süreğen bir şekilde siyah gözlüklerle bakarlar işte bu durum depresyon, kaygı bozuklukları gibi duygusal rahatsızlıkların temelidir. Bilişsel davranışçı terapiyi kişinin gözünden bu siyah çerçeveyi çıkarıp saydam cam takma süreci gibi düşünebilirsiniz. Dikkat ederseniz pembe gözlük demiyorum, bazen bunu ifade edince danışanlarım yaşamda karşılaşılan her olay ve duruma olumlu bakma şeklinde düşünebiliyorlar. Bilişsel davranışçı terapinin hedefi kişinin olumlu değil, objektif, gerçekçi ve işlevsel düşünme biçimini öğrenmesidir. Bunu gerçekleştirmek için bilişsel davranışçı terapiye hakim uzmanlar bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerini kullanırlar. Biraz önce ifade ettiğim saydam cam takma işi siz okurlarımın kolayca anlayabilmesi için oluşturduğum bir benzetmedir fakat saydam camı takmak ifade ettiğim kadar basit değildir. Çünkü düşünce biçimimiz henüz biz çocukken oluşmaya başlar. Çocukluk yaşantılarımız, anne baba tutumlarımız, kişilik tarzımız, geçmiş yaşantılarımız gibi pek çok faktör düşünce biçimimizin şekillenmesinde etkendir ve genellikle anlık bir şekilde oluşmamıştır. Anlık bir şekilde oluşmayan bu yapıyı kalıcı bir şekilde değiştirmek istek, motivasyon ve bu konuda uzman bir profesyonelden destek almayı gerektirir. Bilişsel davranışçı psikoterapistler kişinin yaşadığı rahatsızlık, o an üzerinde konuşulan gündem veya danışanın yapısına göre çifte standart tekniği, derecelenmiş düşünce, sokratik sorgulama, özgülleştirme, yeniden atfetme, araştırma, pasta dilimi gibi bilişsel yeniden yapılandırma tekniklerini uygun yer ve zamanda kullanırlar. Yine metafor kullanımı sık kullanılan tekniklerdendir. Tüm bunlar danışanın işlevsiz, hatalı düşünce biçimini farketmesi ve bunların yerine işlevsel, objektif ve gerçekçi bir biçimde düşünmeyi öğrenmesi amacıyla yapılır. Bu düşünme biçimi danışanın duygularının olumlu anlamda şekillenmesine ciddi anlamda katkı sağlamaktadır.
Bilişsel davranışçı psikoterapi sürecinde bilişsel müdahalelerin yanında davranışsal müdahalelerde de bulunulur çünkü kaygı bozukluğu yaşayan kişilerin işlevsel olamayan düşüncelerinin yanında işlevsel olmayan kaçınma, güvenlik sağlama ya da kompülsif davranışlar gibi davranışları vardır. Bu davranışlar kişinin yaşadığı problemin ortadan kalkmasını engelleyici, problemin daha da büyümesine neden olan davranışlardır. Örneğin panik bozukluğu olan bir kişinin evden dışarı çıkmaması, yaygın anksiyete bozukluğu olan bir kişinin sela sesi duyduğunda kulağını tıkaması, haberleri izlememesi ya da temizlik tipi obsesif kompülsif bozukluğu olan bir kişinin elini her defasında beş kere yıkaması…Bu davranışların ortadan kalkması için yine kişiye özel bir şekilde sistematik duyarsızlaştırma, maruz bırakma, kademeli yaklaştırma, davranış deneyleri, davranış aktivasyonu gibi davranışçı teknikler uygulanır. Tüm bunların yanında sorun çözme becerisi eğitimi, atılganlık eğitimi, gevşeme egzersizleri, ev ödevleri bilişsel davranışçı terapinin önemli teknikleridir.
Tüm bu teknikler sırayla ya da karışık bir şekilde uygulanan teknikler değildir. Kişinin yaşadığı kaygı bozukluğu türü, derecesi, içinde bulunduğu durum, kişilik özellikleri gibi pek çok faktöre bağlı olarak psikoterapist tarafından kişiye özgü bir şekilde şekillendirilir. Bilişsel davranışçı terapi bu konuda eğitim almış ruh sağlığı uzmanlarınca uygun şekilde uygulandığında oldukça başarılı sonuçlar ortaya koyan bir yaklaşımdır. Nitekim Amerikan Psikologlar Derneğinin ilk sırada önerdiği psikoterapi yaklaşımıdır. Sizlerde kaygı bozukluğu yaşadığınızı düşünüyor ya da yaşıyorsanız bilişsel davranışçı psikoterapi yolculuğuna çıkmanızı öneririm.